Çoğalan Yalnızlığımız
Hava ince bir örtüyle ısınacak kadar serin.
Macar yapısı eski otobüsün sağdan beşinci koltuğundan
Savaşsız
Yine de yıkık binalara bakıyorum.
” ıssızlığın içinden yansıyan sonsuz saat
hala döküldüğümüzün resmidirdiye geçiriyorum içimden.
Otobüs bisürü amelenin toplandığı
Şeyh Bedrettin sokağında yolcu indiriyor.
İşçisi az amelesi bol mahallenin derme çatma yapıları arasından
Yavaş yavaş yolumuza devam ediyoruz.
Sebep arayan sorularıma üç gece önce yazdığım bir şiir düşüyor
Notlarımın arasından:
Belki de yıllar önce başıboş bir fırtınayla başlayan
Ardından biriken günahlarımızla çoğalan yalnızlığımızdır bu.
Görüntümüzün gecenin ikisinde aklın en derinlerinde uğuldaması
İdealler uğruna vurulan aşkların
Kızıltoprak –Ümraniye arasında
Gurur-kibir karışımı düşmana yok yere satıldığının anlaşılması
Ve çetin bir ihanetin yazık ki kazanılacak bir savaşı
Bozguna çevirdiğinin onca sene sonra gün yüzüne çıkmasıdır illaki”…
Bu dizelerin ardından
gözlerimin en derinlere dalışını engelleyemiyorum sonra sonra…
meydanda sallandıracak bir baş ararken
günahlarıyla çoktan asılmayı hak eden başım
dağınık dağınık göz kırpıyor bana
Macar yapısı eski otobüsün sağdan üçüncü camından.
Sol yanımdaki şeytana benzeyen yansımama
” Ancak sahnedeysen alkış alırsındiye
okkalı bir küfür sallıyorum.
Alaycı alaycı tekrar ediyor, ” Ancak sahnedeysen alkış alırsın”.
Perdeyi kapatıp uykuya dalıyorum.
Çoğu örümcek bağlamış makinelerin arasından geçerken
Amelesi bol mahallenin kalabalığı sarıyor düşlerimi.
Çoğalan yalnızlığımızın sesini eskilerden bie ses bozuyor:
” ne gariptir gecenin ve kadının kollarında korkulan saatler…
ikisi de karanlık olunca bir köşeye çekilip
günün aydınlanmasını beklemek gerekderdi üçüncü ninem.
Gözlerimin en derinlere dalışını engelleyemiyorum sonra sonra.
Macar yapısı eski otobüsün sağdan üçüncü camından
Gittikçe kararan karanlığımıza bakıyorum.
Bir kırkbeşliğin akrebin kıskacından kaçamayan devrinden akar gibi
Yanıbaşımızdan çekip gidiyor yerli şairin tanıdık dizeleri,
” ıssızlığın içinden yansıyan şu sonsuz saat
hala döküldüğümüzün resmidir.
Belki de yıllar önce başıboş bir fırtınayla başlayan
Ardından biriken günahlarımızla çoğalan yalnızlığımızdır bu”.
Eski otobüsü ve valizimi yolda bırakıp yürüyorum ;
Gittikçe daralan yaşamın anlamsızlığına.
Filtresiz yerli malı sigaradan iki nefes çekip
Son noktayı koyuyorum uçurumun başında.
Yarın paramparça olmuş
Ve kızıla boyanmış bedenimi
Kimin bulup bulmayacağı hiç umurumda değil!
Yenildim ve havlu attım!
Yerli şairin kendi üstüne kapanan kapılarına selam olsun.