Olay Azerbaycan Hocalı’da geçer…Karnı burnunda ve doğumu yakın Azeri bir kadının karşısında yazı tura atan iki silahlı Ermeni vatandaşı bebeğin cinsiyetini tahmin etmeye çalışır…Ermenilerden biri tüfeğinden kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya atar ve diğerine “Kızmı, oğlan mı?” diye sorar…Bahis hamile kadının kasatura ile karnının yarılmasıyla devam eder…Aynı dakikalarda Hocalı’nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardır. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapan futbol meraklısı bir grup futbol oyununun en önemli simgelerinden biri olan futbol topunun yerine de bir Azeri gencinin kesik başını koyup oynayabilme insanlığını(!) gösterir…Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilir.
1915 yılıyla ilgili olarak dünya üzerinde yaşayan Ermenilerin de soykırıma varan kendi hikayeleri var…Bu söylemleri dillendiren ve ırkçı duruşuyla tanınan bir müzik grubunun Eurovision’a Ermenistan adına katılacak olması ya da Ermenistan’a gidenlerin sözde soykırım anıtına götürülmesi konunun ilkel bir temelde kalmasını da sürekli kılıyor.Kimileri hakaret kampanyaları düzenliyor , kimileri özür…
İnsanların katli ile ilgili olarak benim bile bir hikayem var.Ailesinin geçmişi Kafkasya ve Kars’ta şekillenmiş ve ailesinden iki kişinin benzer şekillerde o bölgedeki Ermeniler tarafından katledildiğini bilen bir birey olarak şunun altını kalın çizgilerle çizmenin gerekliliğini duyuyorum : amacım birilerinin yapmak istediği gibi etnik bir karalama yapmak ya da aklamaya çalışmak değil. Farklı örnekleri öğrenip dengeyi kurmak lazım. Kars, saman depolarına doldurulup yakılan insanların hikayeleriyle doludur. Kars’a yolu düşenlerin Subatan Köyü’nü ziyaretleri konuyla ilgili çok net bir gösterge olacaktır.Bu benim bir halkın tamamından nefret etmeme neden olmuyor…Sözde soykırım anıtını ziyaret edenler içinde olmamalı. Unutmayalım ki Asala örgütünün tetikçileri de Ermeniydi ama bu tetikçileri protesto etmek için Taksim Meydanında kendini yakanda bir Ermeniydi.İstiklal Savaşımız sırasında Karadeniz’e İstanbul Boğazı’ndan silah kaçırıldığı zamanlarda Ermeni asıllı bir Osmanlı vatandaşının yaptığı katkıları bilince , bir insanın etnik temelinden ötürü suçlanmasının gereksizliği zaten gün gibi çıkıyor ortaya. Aranızda Adile Naşit’e , Kenan Pars’a , Nubar Terziyan’a , Lefter’e , besteleriyle kendimizden geçtiğimiz Onno Tunç’a ya da ünlü sınıfına girmemiş ama bir şekilde bir araya geldiğimiz Avadis’e ya da Agop’a kızabilecek ve onları birşeylerden sorumlu tutacak kimse çıkacağına da inanmıyorum.
Lütfen şunu da sorun kendinize ,bu topraklarda gerçekten etnik ayrımcılık yapılmış olsaydı , Hitler Almanyası’nda ya da Kızılderililerin kalmadığı Amerika Kıtası’nda olduğu gibi , ülkemizde farklı etnik yapılardan bahsedilebilir miydi? Savaş döneminde illaki bir şeyler yaşandı… Ama bu ne Balkan Savaşları öncesinde ve sonrasında yaşadığımız zulüm gibi oldu , ne de bugün Irak’ta yaşatılan zulüm gibi… Şimdi sazı eline alan , bu ülkede şunlarda yaşıyor diye saymaya başlayınca , hakarete uğrayanlar neredeyse yok sayılıyor…Balkanlarda yaşadığımız tehcir hakkında ne kadarımız orada katledilen insanların yaşadıklarını biliyor ya da önemsiyor… Konuya bir noktadan bakanlar ya da baktırılanlar , Hocalı katliamının yıldönümü geride kaldı ve ben geçen on yedi sene içinde sizlerin , ne bu konuyla ne de bahsedilen diğer olaylarla ilgili sesinizi yükselttiğinizi duymadım. Tarihin farklı dönemlerine suistimal edilmeden ve bilgiyi önde tutarak , dengeli bir biçimde bakılabilirse yarının hepimiz için daha güzel olacağına inanıyorum.