Koyu Karanlık
Derilmiş bir hikayenin
henüz çatılmış dizeleri arasından
tutulmakta olan aya derin anlamlarla bakıyordu;
ellerinde ve gözlerinde açılmış dipsiz çukurlardan
çok uzaklara giden gemiler geçiyordu.
Asırları devirmiş
ama tek teli ağarmamış bir ihtiyar yalnızlığında
sokağın dibindeki çöpleri karıştıran itlerin
bir zamanlar insan olduğunun şaşkınlığı sarıyordu
gözlerini…
Söyleyecek onlarca sözüne karşın
ağzından çıkamayan bir tek kelimenin telaşıyla
biraz koyu biraz da maviydi bakışları;
en karanlık noktada
ayyuka çıkmış korkusuyla
bir Afrika yalnızlığı sarıyordu her yanını…
Çok zaman susuz ,
her zaman aç bırakılan bedeninin
gerçekte labaratuar ortamında bir deney faresinden
farksız olmadığını geçen onlarca yıla rağmen şimdi anlamlandırıyordu.
Peşinden koştuğu şeylerin
koca bir arenada tavşan kokusuna bulanmış
bir tazı kovalamacasından başka birşey olmadığını
okyanusun en derin yerindeki belirsizliğe dalar gibi
biraz daha farkediyordu;
yaşamı koca bir yalan yumağı halinde
yavaş yavaş açılıyordu önüne…
Derilmiş bir hikayenin
asla derli bir hikaye olamayacağını
tek teli ağarmamış saçlarına bakarak yazıyordu
sonu gelmiş sayfalarına…