Öte Dünya

Öte Dünya

Arabayı yolun kenarına çektiğim zaman
Kimse kalmamıştı
Onlarca yüzün sırıttığı yıpranmış koltuklarda
Sadece boşluk kalmıştı, Yalnızdım…
Ütopyamın kızıllığında torpidoya uzandım
Bir sigara daha yakmak için
Bütün paketler boştu
Gerekli bir o kadar da zararlı dostlarım gibi
Buruş buruş sırıtıyorlardı yüzüme;
Bazıları da pis pis kokuyordu kül tablasından.
Bir fincan çay için , bir den sigara için
Neler feda edilirdi o an bilmiyorum…
Kontağı kapatıp gelip gidenlere baktım,
Uzaktım;
Onlardan, diğerlerinden, burdakilerden…
Bazen size de olmuştur yaşayan bir mekanda nefes alamadığını sanmak hissi
Yada yukarı doğru akmaya çalışan bir nehrin acemiliği sizi de ıslatmıştır
İsimsiz bir vakit;
Yasak bir ilişkinin günahkar meyvesi gibi dışlanmıştır hisleriniz,
Ne olduğunuzun hiçbir önemi olmadan
hangi davanın peşinde koştuğunuza
aldırmadan çekilmiştir ipiniz.
Siz bu helecanları yaşarken birileri de
Çok dramatik bulmuştur paylaştıklarınızı.
Saatlerce sularla boğuşup kıyıya varamamanın hayal kırıklığı ile
Kaçıncı “ bidaha” demenizi duymadıklarından
Çok fazla anlayış göstermelerini de beklememişsinizdir.
Aklınızdan geçenlerin kağıda akmayışının telaşını
Parlayan gözleriniz haykırmıştır da
Siz yine de kuramamışsınızdır belleğinizde kalanları…
Dünyanız kusursuzdur kusursuz olmasına da buna bir zaman imrenenler içinse
-ki yaşamışsınızdır içine girmek için kaç kişinin taklalar attığını-
yıkılası bir sistem ya da sadece marslık bir kavramdır…
Şimdi bir den sigara ve bir fincan çay için neler verilmezdiyi
aklınızdan geçiriyorsunuz ama nafile;
az önce ne idüğü belirsiz bir adam
sigaracıyı da çaycıyı da çarmıha gerdi ve kayboldu karanlıkta;
ardından zaman sessizce bir noktaya bakanların sırtına saldı oklarını
eski bir şarkı çaldı
tek katlı yıkık evden , onları karanlığa uğurladı.

– Küçükyalı / 01.06.2003 –